Johnson & Johnson, JNJ-78436735 veya Ad26.COV2.S olarak bilinen bir koronavirüs aşısı geliştirdi. Klinik deneyler, aşının tek dozunun Amerika Birleşik Devletleri’nde yüzde 72’lik bir etkinlik oranına sahip olduğunu ve daha bulaşıcı varyantların yaygın olduğu ülkelerde daha düşük bir etkinliğe sahip olduğunu gösterdi. Aşı, Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri ve diğer ülkeler tarafından acil kullanım için yetkilendirildi.
Johnson & Johnson’ın Belçika merkezli bir bölümü olan Janssen Pharmaceutica, aşıyı Beth Israel Deaconess Tıp Merkezi (Harvard Üniversitesi) ile işbirliği içinde geliştirdi.
Coronavirüsün Bir Parçası
SARS-CoV-2 virüsü, insan hücrelerine girmek için kullandığı proteinlerle sıvanmıştır. Sivri ya da başak (Spike) dediğimiz protein , potansiyel aşılar ve tedaviler için cazip bir hedef oluşturur.
Johnson & Johnson aşısı, virüsün başak proteinini oluşturmaya yönelik genetik talimatlara dayanmaktadır. Ancak talimatları tek sarmallı RNA’da saklayan Pfizer-BioNTech ve Moderna aşılarının aksine, Johnson & Johnson aşısı çift sarmallı DNA kullanır.
Bir Adenovirüsün İçindeki DNA
Araştırmacılar, koronavirüs spike proteini genini Adenovirus 26 adlı başka bir virüse eklediler. Adenovirüsler, tipik olarak soğuk algınlığına veya grip benzeri semptomlara neden olan yaygın virüslerdir. Johnson & Johnson ekibi, hücrelere girebilen ancak içlerinde çoğalamayan veya hastalığa neden olamayan değiştirilmiş bir adenovirüs kullandı.
Johnson & Johnson’ın aşısı, adenovirüs bazlı aşılar üzerinde onlarca yıllık araştırmaların sonucunda ortaya çıktı. Temmuz ayında, yine Johnson & Johnson tarafından yapılan bir Ebola aşısı genel kullanım için onaylandı. Şirket ayrıca HIV ve Zika dahil diğer hastalıklar için adenovirüs bazlı aşılar üzerinde denemeler yürütüyor. Oxford Üniversitesi ve AstraZeneca tarafından bir şempanze adenovirüsü kullanılarak geliştirilenler gibi diğer bazı koronavirüs aşıları da adenovirüslere dayanmaktadır.
Covid-19 için adenovirüs bazlı aşılar, Pfizer ve Moderna’nın mRNA aşılarından daha dayanıklıdır. DNA, RNA kadar kırılgan değildir ve adenovirüsün sert protein kaplaması, içindeki genetik materyalin korunmasına yardımcı olur. Sonuç olarak, Johnson & Johnson aşısı, 36–46°F (2–8°C) sıcaklıkta üç aya kadar buzdolabında saklanabilir.
Hücreye Girme
Aşı bir kişinin koluna enjekte edildikten sonra, adenovirüsler hücrelere çarpar ve yüzeylerindeki proteinlere tutunur. Hücre, virüsü bir baloncuğun içine alır ve içine çeker. İçeri girdikten sonra, adenovirüs kabarcıktan kaçar ve hücrenin DNA’sının depolandığı oda olan çekirdeğe (nukleus) gider.
Adenovirüs, DNA’sını çekirdeğe iter. Adenovirüs, kendisinin kopyalarını yapamayacak şekilde tasarlanmıştır, ancak koronavirüs spike proteininin geni hücre tarafından okunabilir ve mesajcı RNA (mRNA) veya mRNA adı verilen bir moleküle kopyalanabilir.
Spike Proteinleri İnşa Etmek
mRNA çekirdeği terk eder. Bundan sonrası mRNA aşıları ile aynıdır… mRNA hücrenin molekülleri (yani ribozomlar) tarafından okunur ve sivri (Spike) proteinler sentezlenmeye başlar.
Hücre tarafından üretilen bazı Spike proteinleri, hücrenin yüzeyine göç eden ve uçlarını dışarı çıkaran sivri uçlar oluşturur. Aşılanmış hücreler ayrıca bazı proteinleri yüzeylerinde sundukları parçalara ayırır. Bu çıkıntılı sivri uçlar ve sivri protein parçaları daha sonra bağışıklık sistemi tarafından tanınabilir.
Adenovirüs ayrıca hücrenin alarm sistemlerini devreye sokarak bağışıklık sistemini de tahrik eder. Hücre, yakındaki bağışıklık hücrelerini etkinleştirmek için uyarı sinyalleri gönderir. Johnson & Johnson aşısı bu alarmı yükselterek bağışıklık sisteminin sivri proteinlere daha güçlü tepki vermesine neden olur.
Davetsiz Misafiri Tespit Etmek
Aşılanmış bir hücre öldüğünde, kalıntı, daha sonra antijen sunan hücre (İng. antigen presenting cell, APC) adı verilen bir tür bağışıklık hücresi tarafından alınabilen sivri proteinler ve protein parçaları içerir.
Hücre (yani APC), yüzeyinde başak proteininin parçalarını sunar. Yardımcı T hücreleri olarak adlandırılan diğer hücreler bu parçaları tespit ettiğinde, yardımcı T hücreleri alarm verebilir ve diğer bağışıklık hücrelerinin enfeksiyonla savaşmasına yardımcı olabilir.
Antikor Yapımı
B hücreleri adı verilen diğer bağışıklık hücreleri, aşılanmış hücrelerin yüzeyindeki koronavirüs Spike uçlarına veya serbest yüzen (kanda veya lenfet) Spike protein parçalarına çarpabilir. B hücrelerinin birkaçı Spike proteinlerine kilitlenebilir. Bu B hücreleri daha sonra yardımcı T (CD+4) hücreleri tarafından aktive edilirse, çoğalmaya başlayacak ve Spike proteinini hedef alan antikorları dışarı salgılayacaklardır.
Virüsü Durdurmak
Antikorlar, koronavirüs Spike uçlarına kilitlenebilir, virüsü yok edilmesi için işaretleyebilir ve Spike’ın uçlarının diğer hücrelere yapışmasını engelleyerek enfeksiyonu önleyebilir.
Enfekte Hücreleri Öldürmek
Antijen sunan hücreler (APC’ler) ayrıca, yüzeylerinde Spike’ın protein parçalarını sergileyen koronavirüs ile enfekte olmuş hücreleri aramak ve yok etmek için öldürücü (sitotoksik) T hücresi (CD+8) adı verilen başka bir bağışıklık hücresini de aktive edebilir.
Virüsü Hatırlamak
Johnson & Johnson’ın aşısı, Pfizer, Moderna ve AstraZeneca’nın iki dozluk koronavirüs aşılarından farklı olarak tek doz olarak verilir.
Tek doz
Araştırmacılar, aşının korumasının ne kadar sürebileceğini henüz bilmiyorlar. Aşılamadan sonraki aylarda antikor ve öldürücü T hücrelerinin sayısının düşmesi olasıdır. Ancak bağışıklık sistemi aynı zamanda hafıza B hücreleri ve korona virüsü hakkındaki bilgileri yıllarca hatta on yıllar boyunca tutabilen hafıza T hücreleri olarak adlandırılan özel hücreler de içerir.
Kaynak (değiştirlerek): The New York Times
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder