Başlıktaki “Güzel”
sözcüğünden ne kastettiğimi anlamışsınızdır. Az sayıda güzide üniversitemizi
saymazsak, birçok üniversitenin Büyüklük ve Başarı algısı ne yazık ki yazımın
başlığındaki gibi.
Esasen, hem bina sayısı
hem de öğrenci sayısı başarı ile ters orantılı. Yani sayılar artarsa, başarı
düşer. Nasıl mı?
Çünkü bu üniversiteler belli
bir şeye odaklanmayı kaybederler. Yaptıkları iş, kendi yaratmış oldukları tıka
basa dolu binaları, üst ve altyapıyı idame ettirmek ve kaldırabileceklerinin 10
katı öğrenci ile uğraşmaktır. Bunları yaparken, esas işleri olan bilim üretmeyi
ise rafa kaldırırlar.
Bir üniversite düşünün
ki, kampüsünün her tarafından mantar gibi binalar (yani fakülteler) fışkırmış, binaların
içi kuru kalabalıklarla dolu ve belli sayıdaki eğitim kadrosu sabah akşam
derslere girmek ve öğrenciye nutuk atmaktan araştırmaya fırsat bulamıyor.
Öğrencileri ise bir beceri kazanmaktan çok, nutukla idare ediyor.
Bilimsel hiçbir başarısı
olmayan, bu üniversitelerin adeta mahalle muhtarı edası ile sabah akşam bina ve
kelle sayısı ile övünmeleri gayet normal kabul edilmelidir.
Aşağıda, sizinle Amerika’dan
bir kampüsten iki fotoğraf paylaşıyorum. Yer: Cold Spring Harbor Laboratory (New York). Dünyanın
en prestijli araştırma merkezlerinden biri. Bilim (özellikle Biyoloji) kitaplarımızdaki
birçok buluşun merkezi. Az sayıda öğrencisi, çok sayıda araştırmacısı var.
Hocalarının çoğu derse bile girmiyor. Kampüs araba, otobüs ve insanla dolup
taşmıyor. Devasa ve çok sayıda binası yok. Tamamen bilim üretmeye odaklanmış
ferah bir ortam.
Nicelikten çok niteliğin önemsendiği, sürekli bir fiziki yapılanma ile devlete yük olmayan, ancak ürettikleri bilim ve teknoloji ile devletin bilim ve ekonomisine katkı sağlayan üniversiteler dileği ile...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder