Scientia, Fortitudo et Virtus (Bilgi, Cesaret ve Fazilet)

24 Mart 2020

Koronavirüsler hakkında gerçekler

Sevim Gürbüz1, Hikmet Geçkil2

İnönü Üniversitesi, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü, 44280 Malatya

(1Yüksek Lisans Öğrencisi; 2Öğretim Üyesi)

Koronvirüsler
Coronavirüsler bir grup büyük, zarflı, pozitif zincirli, tek sarmallı RNA virüsleridir. İki düzine kadar farklı türü, farklı antijenik çapraz reaktiviteleri ve genetik yapı bakımından dört grubu vardır (alfa, beta, gama ve delta). Sadece alfa ve beta-coronavirüs cinsleri, insan ve diğer memeliler için patojenik (hastalığa sebebiyet verici) suşları içerir. (Paules, C.I. ve diğerleri (2020); Chen, Y. ve diğerleri (2020)).

Bununla birlikte, koronavirüsler insanlarda en az 500-800 yıldır buluna gelmekte ve hepsi de yarasa kaynaklıdır. (Chan, P.K. et al (2013); Berry, M. et al (2015)).

Coronavirüsler uzun zamandır önemli veterinerlik patojenleri olarak bilinmekte ve memelilerde ve kuşlarda solunum ve enterik hastalıklara sebep olmaktadır. (Skariyachan, S. et al (2019). SARS-CoV ve MERS-CoV, betacoronavirüslerdir (Chen, Y. et al, (2020)) ve Dünya Sağlık Örgütü’nün “Blueprint Öncelik Hastalıklar Listesi”nde yer alan patojenler arasındadırlar (Bonilla-Aldana, D.K. et al, (2020)).

Koronavirüslerin bol bulunurlukları ve geniş dağılımı göz önüne alındığında, büyük genetik çeşitçililikleri ve ayrıca genomlarının sık rekombinasyonu (kırımı) ve insan-hayvan arasındaki ara yüzde bulunmaları, onları insan sağlığı için büyük tehdit yapmaktadır. (Hui, D.S. et al (2020); Zhu, N. et al (2020)).

Bu gerçek, 2019’un sonları ve 2020’nin başlarında, Wuhan, Çin’de potansiyel ölümcül zatürree dahil olmak üzere solunum hastalıklarına sebep olan ve büyük ve hızla yayılan yeni koronavirüsün salgını ile kendini gösterdi. (WHO Bildirgesi).
Virüs geçici olarak 2019-nCoV olarak adlandırıldı. Ancak, daha sonra SARS-CoV virüsüne benzerliği nedeniyle SARS-CoV-2 resmi adı verildi ve viral genomu dizilendi. SARS-CoV-2 betacoronavirüs olarak karakterize edildildi ve insanda hastalığına neden olan yedinci koronavirüs türü olarak tanımlandı. (Zhu, N. et al (2020)).

Virüsün neden olduğu hastalık, WHO (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından Coronavirus Hastalığı 2019 (Covid-19) olarak adlandırıldı.

Koronavirüsler, influenza, parainfluenza, RSV ve rinovirüslerle birlikte soğuk algınlığı dahil olmak üzere hafif, kendiliğinden biten üst solunum yolu enfeksiyonlarına ve zatürreeye sebep olurlar (Chan, J.F. et al (2015)) ve soğuk algınlığı vakaların üçte birinden sorumludurlar. Coronavirüsler ayrıca insanlarda gastroenterite ve diğer hayvanlarda çok sayıda hastalığa neden olurlar (To, K.K. et al (2013); Berry, M. et al (2015)). İnsanlarda patojenik diğer koronavirüslerin aksine, SARS ve MERS ciddi akut solunum yolu hastalığına ve çoklu organ yetmezliğine neden olabilirler (Zumla, A. et al (2016)).

SARS-CoV hakkında gerçekler
Şiddetli akut solunum sendromu (SARS) koronavirüsün neden olduğu yeni bir viral bir hastalık olup, solunum sistemini etkilemektedir. Kasım 2002’de Çin’in Guandong eyaletinde ve 2003 yılının başında Asya’da rapor edilmiştir (Heymann, D.L. et al (2013)). 2003 ilkbaharında SARS küresel bir sağlık tehdidi haline geldi. Hastalık 2003’ten beri yok olmasına rağmen, SARS’ın hızlı küresel yayılımı bunun ve ilgili koronavirüslerin sürekli gözetim altında tutulması gerektiğini gösterdi.
SARS’tan alınan dersler uluslararası düzeyde de etkili bir şekilde uygulandı ve daha sonra 2012 yılında farklı bir koronavirüs türünden kaynaklanan Orta Doğu Solunum Virüsü (MERS-CoV) salgını ile mücadelede yol gösterici (Cheng, V.C. et al (2013); Tevfik, J.A. et al (2014); Zumla, A. et al (2015)). Bu dersler 2020’de tekrar teste tabi tutuldu: Çin’de ve daha sonra küresel ölçekte Covid-19’un ortaya çıkışı ve yayılması (Perlman, S. (2020)).
SARS-CoV’nin Morfolojisi, Yapısı ve Replikasyonu
SARS-CoV virionu küreseldir ve ortalama 78 nm çapındadır (nm, milimetrenin milyonda biridir). Sarmal nükleokapsid bir zarf ile çevrilidir (Goldsmith, C.S. et al (2004)). Ağdan oluşan zarf, yaklaşık 20 nm uzunluğunda tokmak şeklinde, uzun çıkıntı (Spike, S) ve diğerbirkaç proteinle kaplıdır ve tipik taç benzeri (corona) bir görünümü vardır.
Koronavirüsler hücrelerin yüzeyindeki bir reseptöre bağlanarak membran füzyonu yoluyla hücreye girerler. ACE2, SARS-CoV için hücre reseptörü olarak tanımlandı (Wan, Y. et al (2020)). SARS-CoV’un hedef hücreler girişi antiviral aktiviteye sahip olan polianyon (çoklu negatif yüklü) bileşikleri tarafından inhibe edilir. Bu veriler, SARS-CoV zarf proteoglikan proteinlerinin pozitif yüklü olabileceğini göstermektedir. Çünkü, polianyon bileşiklerdeki heparan sülfatın negatif yükleri ile etkileşerek hedef hücrelerin yüzeyine yapışır (Vicenzi, E. et al (2004)). SARS-CoV, enfeksiyon için endozomların asitleştirilmesini gerektirir ve bu da pH’a bağlı bir mekanizmaya işaret etmektedir (Simmons, G. Et al (2004)). Koronavirüsler, sitoplazmada çift zarla çevrili erlen (tabanı geniş üst kısmı boyunlu özel bir deney şişesi) gibi bir yapı içinde viral RNA’larını çoğaltırlar. (Gosert, R. et al (2002)).

Çevrilecek ilk gen, replikaz adı verilen viral bir RNA polimerazdır. Bu enzim, genomu tam uzunluklu boyunca negatif zincir (veya antisens) kopyalara çoğaltır. Bu negatif zincirler daha sonra viral genleri kopyalayan mRNA’ları üretmek için şablon olarak kullanılırlar. Bu subgenomik transkriptler iç içe geçmiştir ve ifade olmayan aynı 5 ‘bölgelerine ve poli-A 3 ‘kuyruklarına sahiptir. Farklı, iç içe geçmiş transkriptler birleştirme (“splays”) ile değil, viral RNA polimeraz ile üretilirler. Viral RNA polimeraz tekrarlanan bir intergenik dizi ile etkileşir (TRS, transkripsiyon regülasyon sekansı). Bu diziler, viral genler arasında bulunur ve 5’ lider dizisi ile her genin başlangıç noktası arasındaki bağlantıyı sağlar. Replikasayon mekanizması tam olarak tanımlanmamıştır. Ancak subgenomik boyutta, lider diziyi içeren eksi (-) zincir RNA’lar üzerinden olması muhtemeldir. Diğer koronavirüslerin enfekte ettiği hücrelerde görülen RNA ve protein içeren büyük granüler bölgeler, SARS-CoV tarafından enfekte olan hücrelerde görülmeyebilir. (Goldsmith, C.S. et al (2004); Song, Z. et al (2019)).

Viral parçacıklar Golgi’de toplanır ve burada dilate (şişmiş) veziküllerde birikir ve daha sonra hücre yüzeyine taşınır ve ekzositoz ile dışarya salınırlarlar.

SARS-CoV, bilinen koronavirüslerden farklı biyolojik özelliklere sahiptir. Düşük sıcaklıkta çoğalan diğer koronavirüslerin aksine SARS-CoV 37ºC’de çoğalır ve alt solunum yollarını enfekte edebilir (Vicenzi, E. et al (2004)). SARS-CoV genomu 29705 and 29751 nükleotid arasındadır (NCBI Sequence Viewer: SARS coronavirüs) ve genomu önceden bilinen üç koronavirüs grubundaki hiçbir koronavirüsle eşleşmemiştir.

SARS-CoV organizasyonu, gen düzeni ile diğer koronavirüslerin organizasyonuna benzer; 5 ‘, replikaz [rep], skipe [S], zarf [E], membran [M], nükleokapsid [N], ifade edilemeyn kısa bir dizi ile biten 3’ bölgesi. (Du, L. et al (2009); Song, Z. et al (2019)). Potansiyel olarak beş adet yapısal olmayan protein kodlayan diziler (ORF, açık okuma çerçevesi) S ve N arasında serpiştirilmiştir. Genom, potansiyel olarak 11 adet açık okuma çerçevesi içerir ancak toplam 23 kadar olgun protein kodlar. (Ruan, Y.J. et al (2003)). ORFlar genomun üçte ikisini kaplar ve iki ana poliproteini kodlar: ORF1a ve ORF1b. Poliproteinler yapısal olmayan proteinler üretmek için proteoliz ile parçalanırlar. En önemli ürünler RNA’ya bağlı RNA polimeraz (RdRp) ve bir ATPaz helisazıdır (Hel). SARS-CoV’un farklı izolatlar arasında komple nükleotit sekansı sadece birkaç pozisyonda değişmiştir.

SARS-CoV’un orijini
Farklı hayvan koronavirüsleri RNA’larını birleştirebilirler (rekombinasyon) ve bu da yeni virüsleri ortaya çıkarabilir. Böylece bu, SARS-CoV’nin bir hayvan ile bir insan virüsü arasındaki rekombinasyon olayının bir sonucu olarak ortaya çıkmış olabileceği hipotezine yol açtı. (Chan, P.K. et al (2013)).
Virüsün insanlar için nasıl bulaşıcı hale geldiği bilinmemektedir. SARS-CoV’un bilinen insan koronavirüs suşlarının herhangi biri ile dizi homolojisi göstermemesi, insanlardaki koronavirüsler arsında bir rekombinasyon sonucu SARS-CoV’un ortaya çıkması ihtimalini zayıf kılmaktadır.

Serolojik testler, SARS-CoV ortaya çıkan bölgelerde vahşi hayvan ticareti ile uğraşanların % 40’ında ve bu hayvanları kesenlerin %20’sinde SARS-CoV antikorlarına rastlandı. Ancak bunların hiç biri SARS benzeri belirtiler göstermiyordu (Berry, M. et al (2015)). Bu nedenle SARS benzeri bir koronavirüs, SARS salgınından en az iki yıl önce muhtemelen bölgede mevcuttu. Başlangıçta bulaşıcı olmayan virüs insanlarda, SARSCoV’ye yol açmak için evrimleşmiş ve insanlara adapte olmuş olabilir.

SARS-CoV’un konakçılara geçişi
SARS koronavirüsü büyük damlacıklar ve doğrudan temas yoluyla bulaşmıştır. (Wong, S.S. et al (2008)). Virüs balgam veya tükürükte ml başına yaklaşık 100 milyon parçacık konsantrasyonuna ulaşabilir. (Drosten, C. et al (2003)) oda sıcaklığında 6 güne kadar yaşayabilir (Cleri, D.J. et al (2010)).
SARS’ın hızla yayılmasına iki önemli faktör katkıda bulunmuştur; Birincisi uluslararası nüfusun yoğun hava yolculuğu, ikincisi, özellikle Asya kıtasındaki kentsel nüfus yoğunluğunun kişiden kişiye geçişini hızlandırması. (Arita, I. et al (2003)).

Belirtiler ve Hastalık
SARS-CoV büyük oranda alt solunum yollarını enfekte eder. Şiddetli, akut viral bir zatürreye neden olur. WHO (Dünya Sağlık Örgütü) olası SARS için vaka tanımı: yüksek ateş (> 38 ° C) veya 48 saat öncesine ait ateş; pnömoni düşündüren göğüs sızıntıları gösteren röntgen, grip benzeri belirtiler (titreme, öksürük, halsizlik, kas ağrısı) veya maruz kalma öyküsü; SARS için testte bir veya daha fazla pozitif tanı. (Cleri, D.J. et al (2010)). Ne yazık ki, erken belirtiler ve klinik görünüm diğer yaygın solunum yollarından kolayca ayırt edilemeyebilir, enfeksiyonlar ve ateş yaşlı erişkinlerde olmayabilir.
Hem otopsi örneklerinin hem de deneysel olarak enfekte olmuş hayvanların analizi SARSCoV’un akciğer enfeksiyonunda pnömonik bölgeleri etkiler ve tip 2 pnömositlerde tespit edilir.(Gralinski, L.E. et al (2015)). Dokulardaki morfolojik değişiklikler yaygın alveoler hasarı, bronşiyal epitelyumun aşınması, siliya kaybı ve skuamöz metaplaziyi içerir.

Solunum yolu, SARS-CoV’un ana hedefi olmasına rağmen, gastrointestinal sistem de buna dahil edilebilir. (Paules, C.I. et al (2020)). Ayrıca, merkezi sinir sisteminde enfeksiyon da rapor edildi (Lau, K.K. et al (2004); Zhang, D.M. et al (2008)).
2003 salgını sırasındaki SARS semptomları tüm hastalarda aynı değildi. Neredeyse yetişkin ve çocukların % 100’ü ateş, yaklaşık yarısı öksürük ve / veya kas ağrısı için başvurdu. Sadece birkaç hastada üst solunum yolu semptomları vardı. İshal, hastaneye ilk gelenlerin % 11-15’inde (Cleri, D.J. et al (2010)), yatan hastaların ise to 40-70% ine görülmüştür. (Hui, D.S. (2005)).

Laktat dehidrogenaz, aspartat aminotransferaz ve kreatinin kinaz enzimlerinin yüksek seviyeleri SARS’ın karaciğer üzerindeki etkisine delalet eder (Drosten, C. et al (2003): Cleri, D.J. et al (2010)). Pulmonar sızıntılar göğüs radyografisinde açık görünüyordu. Akciğer dokusundaki değişiklikler sitokin ve kemokinlerin verdiği hasara işaret eder (Gralinski, L.E. et al (2015)).

Salgın sırasında, enfekte hastaların yaklaşık% 40’ında solunum yetmezliği için Vantilasyon kullanıldı. Ancak hastaların% 90’ı ilk görünümden sonraki bir hafta içinde iyileşme belirtileri gösterdi. Yaşlı hastalarda, yaşlanma ile ilişkili bir zayıflamanın sonucu olarak ortaya çıkan zayıf adaptif (kazanılmış) bağışıklık yanıt sonucu daha fazla morbidite (hastalığın şiddet seviyesi) ve mortalite (ölüm) görüldü. (Frieman, M. et al (2008); Schäfer, A. et al (2014)).

SARS-CoV-2 ve COVID-19 Hakkında Gerçekler
2019 sonlarında, yeni koronavirüs Çin’de ateşli solunum hastalığına neden olmaya başladı; iki ay içinde hızla yayılan hastalık resmi olarak WHO tarafından Coronavirus Hastalığı 2019 (Covid-19) olarak adlandırıldı. Hastalık ilk kez Hubei eyaletinin yoğun nüfuslu bir şehri olan Wuhan’daki doktorlar tarafından rapor edildi. Vakalar Wuhan’daki toptancı deniz ürünleri pazarına bağlandı ve pazar hemen kapatıldı. İlk vakalarda zoonotik (hayvanlardan) bulaşma izlenmesine rağmen, kısa süre sonra hastane ve ailelerde insandan insana bulaşma vakaları rapor edilmeye başlandı. (Chan, J.F. et al (2020); Li, Q. et al (2020)). Esasen, tür bariyeri arasındaki ilk sıçramayı (hayvandan insana geçmesini) takiben, insandan insana bulaşma daha hızlı olmaya başladı (Chen, J. (2020)); Hastalık tek bir noktadan, sadece 30 gün içinde Çin’in her terafına yayıldı (Wu, Z. et al (2020)).

Hastalığa sbep olan virüs başlangıçta 2019-nCoV olarak adlandırıldı ve dizi analizi onun sarbecovirus alt cinsine ait betacoronavirüs olduğunu, ve virüsün genetik dizi bazında yaklaşık %80 (Hui, D.S. et al (2020); Zhu, N. et al (2020); Perlman, S. (2020)), bazı elzem enzimlerinin amino asit dizileri bakımından %90’ın üzerinde SARS-CoV’a benzediğini gösterdi (Morse, J.S. et al (2020)).

Viral genom, pozitif tek zincirli bir RNA olup yapısal proteinleri (özellikle spike [S]) ve yapısal olmayan (3-kimotripsin benzeri proteaz, papain benzeri proteaz, helikaz ve RNA’ya bağlı RNA polimeraz) proteinleri ve yardımcı proteinleri kodladığı görüldü (Li, G. et al (2020); Zhang, L. et al (2020)). SARS-CoV gibi, yeni virüsün de hücreye girmek için kendi S proteinini kullanarak hücre yüzeyindeki ACE2 reseptörüne bağlandığına inanılıyor. (Wan, Y. et al (2020)), (Li, G. et al (2020)). SARS-CoV virüsüne bu benzerliklerinde dolayı, Uluslararası Virüs Taksonomisi Komitesi (ICTV) Coronavirüs Çalışma Grubu bu yeni virüse SARS-CoV-2 adını verdi. SARS-CoV-2’nin muhtemel doğal ara konakçısının Wuhan Canlı Hayvan Marketinde satılan yarasalar olduğu düşünülüyor. (Perlman, S. (2020); Lu, R. et al (2020)). Normalde, yarasalarda bulunan coronavirüsler insanı doğrudan enfekte edemezler. (Wang, R. et al (2020)).

2-14 gün (ortalama 6.5 gün) arasında bir inkübasyonun ardından Covid-19,ateş, öksürük ve nefes darlığı şeklinde kendini gösterir. Gögüs CT taraması opak (taşlanmış cam) gibi bölgeler gösterir (Huang, C. et al (2020); Wu, Z. et al (2020)). Wuhan’daki ilk 425 vaka göstermiştir ki, SARS-CoV-2’nin oldukça bulaşıcı olduğunu ve R0= 2.2 çoğlama değerine sahip olduğunu gösterdi ( (Li, Q. et al (2020)). Bir karşılaştırma yapmak gerekirse, hem SARS-CoV ve hem de MERS-CoV’un R0 dğeri 1’den küçüktü (Wu, J.T. et al (2020)).

İlk 44.000 vakada ölüm oranı (% 2.3) düşük gibi görünse de virüsün hızlı yayılması ve bulaşma kolaylığı küresel alarma neden oldu. Uzmanlar, virüsün bireysel düzeyde düşük bir sağlık tehdidi oluştursa da, kolayca bulaşabilmesi nedeniyle toplum düzeyinde önemli bir risk oluşturabileceğini belirtiyor. Pandemik (tüm dünyaya) potansiyeli göz önüne alındığında (çevirmenin notu: bu yazı hastalık pandemik olarak görülmeden önce kaleme alınmıştır), SARS-CoV-2 virüsünün dikkatli bir şekilde izlenmesi, gelecekteki konak adaptasyonunu, viral evrimini, enfektivitesini, bulaşabilirliğini ve patojenitesini izlemek için önemlidir (Huang, C. et al (2020)).

Teşhisi
Hem virüsün hem de antikorun tespiti için standart reaktifler elde edilene kadar SARS’ın tanısı, klinik semptomlar (belirtiler) ve pozitif epidemiyolojik tarihçesine dayanıyordu. (Cleri, D.J. et al (2010)). SARS ile ilişkili belirtiler yüksek ateş, öksürük ve nefes almada zorluktur. Pnömoni veya solunum sıkıntısı sendromu ile uyumlu infiltrasyon (yayılma) kanıtı varsa, tanı göğüs radyografisi ile doğrulanabilir.

SARS salgını sırasında, FDA ve CDC, SARS tanı testlerinin doğrulanması ve lisanslanması konusunda işbirliği yaptı. Teşhis testine yaklaşımlar arasında serolojik tespit, virüsün hücre kültüründe izolasyon, elektron mikroskopisi ve viral RNA’nın moleküler yöntemlerle saptanması vardı. Koronavirüs antikorlarının saptanması için hem ELISA hem de immünofloresan serolojik testler geliştirildi. (Suresh, M.R. et al (2008)). Bazı hastalar semptomlardan iki hafta sonra saptanabilir anti-SARS virüsü antikorları geliştirir, ancak ateş başladıktan üç hafta sonrasına kadar kesin bir negatif tanı konamaz.
SARS-CoV tespitine yönelik tanı testlerinin hepsinde limitler vardır. ELISA, SARS-CoV’ye karşı yapılan antikorlar ancak semptomların başlamasından sadece 20 gün sonra tespit eder ve sadece onay için yararlıdır ve SARS’ın hızlı tanısı için değildir. İmmünofloresan testi (IFA) semptomların başlamasından 10 gün sonra enfekte hastaların serumunda antikorları tespit edebilir. Ancak serolojik SARS teşhisi dışında kalan tek test laboratuvar testidir. semptomların başlamasından dört hafta sonra antikor için sera negatifse hastalık SARS değildir. (Jernigan, J.A. et al (2004)). Ne hücre kültürlerinde virüs izolasyonu ne de elektron mikroskopisi genel tanısal kullanım için yeterince hassas değildir ve her iki yöntem de sakıncalıdır.

Bir dizi SARS virüsü suşunun RNA dizisi bilgisi hızlı tanı testlerinin geliştirilmesini kolaylaştırıldı. Polimeraz zincir reaksiyonuna (RT-PCR) dayalı moleküler testler revers (ters) transkripsiyona dayalı viral RNA’yı spesifik olarak tespit eder. RT-PCR yegane erken tanı testidir, ancak duyarlılığı düşüktür ve olası SARS vakalarının sadece% 37.5-50’sini tanımlar. (Suresh, M.R. et al (2008)). Viral RNA’nın tespiti, hastalığın başlangıcından yaklaşık 10 gün sonra artar ve zirve yapar. Virüs, bazı hastalarda solunum salgılarında bir aydan daha uzun süre tespit edilebilir. Ancak üç hafta sonra virüs kültürden elde edilemez. Enfeksiyondan sonraki ilk hafta içinde ortaya çıkan ilk aşamada virüs, nazofaringeal aspiratlar, boğaz bezleri ve balgam örnekleri, sonraki aşamalarda viral RNA dışkı örneklerinde daha kolay tespit edilebilir (Chan, K.H. et al (2004)).

RT-PCR şu anda gerekli hassasiyeti verebilen tek hızlı teşhis testidir ve rutin bir klinik teşhis aracı için gerekli olan özgüllükten dolayı salgın sırasında rutin olarak kantitatif RT-PCR teknikleri kullanıldı. (Peiris, J.S. et al (2008)). CDC’den gelen bir rapor, gerçek zamanlı RT-PCR’ın virüs titresi düşük olduğunda erken virüs tespiti için, geleneksel RT-PCR’dan daha yararlı bir teknik olduğunu gösterdi (Emery, S.L. et al (2004)). )). Enfeksiyonun başlarında zirve yapan anti-nükleokapsid protein (NP) antikorlarının ELISA tespiti, Kanadalı araştırmacılar tarafından SARS tanısı koymanın daha güvenilir ve spesifik bir yöntemi olarak tanımlanmıştır. (Suresh, M.R. et al (2008)).

Aralık 2019’da, daha sonra SARS-CoV-2 olarak adlandırlam yeni bir koronavirüs ilk olarak Çin’in Wuhan şehrinde akut solunum yolu hastalığı olan üç hastadan alınan örneklerde bulundu. Virüs bronkoalveoler lavaj sıvısından izole edilmişti; bununla birlikte, viral RNA kanda da tespit edilmiştir., Enfeksiyonu tespit etmek için spesifik PCR teşhis testlerinin üretimini kolaylaştıran SARS-CoV-2’nin genetik sekansı 12 Ocak 2020 WHO’ya sunuldu. (Hui, D.S. et al (2020); Zhu, N. et al (2020)).

Kritik bir gösterge de acil servislere başvuran hastalarda plazma IL-2, IL-7, IL-10, G-CSF, IP10, MCP1, MIP1A, ve TNF-alpha’ya dayalı “sitokin fırtınası” olarak bilinen bu sitokinlerin seviyelerinin yüksek olmasıydı (Huang, C. et al (2020); Zumla, A. et al (2020)).
5 Şubat 2020’de ABD FDA’sı,CDC’nin Gerçek Zamanlı RT-PCR Teşhis Panelinin 2019-nCoV için acil kullanımını önerdi. Teşhis, SARS-CoV-2’nin nazal (burun) veya oral (ağız) swabları gibi solunum sekresyonlarından tespit edilmesini sağlayan bir RT-PCR testine dayalıdır.

Korunma
Enfeksiyöz ajanlara karşı etkili ilaçlar veya aşılar henüz olmadığından (Li, G. et al (2020)), sosyal yakınlaşmalardan geri durma, karantina ve toplumun kendini arındırması coronavirüs salgınına karşı en iyi önlemler gibi görünmektedir (Wilder-Smith, A.et al (2020)).

Bireysel seviyede hijyen virüsün yayılmasına karşı önemlidir (Chen, Y. et al (2020)). Virüsün geçişini önlemek için eller su ve sabunla veya alkolle yıkanabilir. SARS ve diğer koronavirüsler, oda sıcaklığında metal, cam ve plastik yüzeylerde dokuz güne kadar hayatta kalabilir, ancak etanol (% 62-71), hidrojen peroksit (% 0.5) veya sodyum hipoklorit (%0.1) ile dezenfeksiyon yoluyla inaktive edilebilir. (Kampf, G. et al (2020)). MERS virüsü 20ºC’de 48 saate ve 30ªC’de 24 saate kadar hayatta kalabilir. (Chan, J.F. et al (2015)). Sağlık personeli için kişisel koruyucu ekipman (göz dahil) koruma, cerrahi maskeler veya N95 tek kullanımlık filtreleme maskeleri önerilir (Huang, C. et al (2020)).

Aşılar
Koronavirüs salgınlarının, ölü veya zayıflatılmış virüs içeren aşılarl çiftlik hayvanlarında başarılı bir şekilde önlenmesi, aşı çalışmalarının potansiyel başarısına işaret ediyor (Song, Z. et al (2019); (Ma, C. et al (2014); Zhang, N. et al (2015)). DNA aşıları, vektör bazlı, canlı ancak zayıflatılmış ve protein alt birimli aşılar dai dahil olmak üzere, insan MERS-CoV aşıları da şimdilerde geliştirilmektedir (Cho, H. et al (2018); Schindewolf, C. et al (2019)); Bu aşıların çoğu virüsün Spike (çıkıntı) proteinini hedef almktadır (Li, F. et al (2019); Song, Z. et al (2019)).

Tedavi
Şu anda SARS, MERS veya başka herhangi bir koronavirüs enfeksiyonu için onaylanmış ilaç (ilaç, antikor, aşı) tedavisi yoktur.

Geniş Spektrumlu Antiviral Ajanlar
Ribavirin, bazı koronavirüsler, solunum sinsityal virüsü ve metapneumovirüslere karşı aktif olan bir ribonükleozid analogudur. Nispeten geniş spektrumlu antiviral aktivitesinden dolayı, ribavirin SARS için klinik etkinliği için test edilen ilk bileşiklerden biriydi. Ribavirin ile erken tedavi, özellikle kortikosteroidlerle birleştirildiğinde kullanıldı (Cleri, D.J. et al (2010)). Ribavirin, hafif ila orta şiddette bir insan hastalığı modeli olan MERS-CoV’nin rhesus makak maymun modelinde de test edilmiştir. Elde edilen sonuçlar (IFN-a2b artı ribavirin) virüs replikasyonunu azalttı, konakçı yanıtını hafifletti ve klinik sonucu iyileştirdi. Bu, MERS hastalarını tedavi etmek için kombinasyonun kullanımını desteklemektedir (Falzarano, D. et al (2013)).

Antimalariyal ajan klorokin, in vitro anti-SARSCoV-2 aktivite dahil olmak üzere geniş spektrumlu antiviral ve antienflamatuar aktiviteye sahiptir. Klorokin, virüsün konakçı hücre ile füzyonu için gerekli olan endozomal pH’yı arttırarak ve ayrıca SARS-CoV-2’nin hücresel reseptörlerinin glikozsilasyonu önleyerek etki eder. Bu umut verici profile, düşük maliyet ve ilacın kolay bulunabilirliğine dayanarak, Covid-19 zatürree tedavisi için klorokin değerlendiren bir klinik çalışma başladı. (Gao, J. et al (2020)).

Viral Enzim İnhibitörleri
Koronavirüs replikasyon (çoğalma) süreci iyi anlaşılmıştır. Birkaç özel adım antiviral ilaçlar için potansiyel hedefler olarak tanımlanmıştır. Konakçı hücre ile viral füzyon (potansiyel olarak HIV için kullanılan antivirallere benzer) inhibitörler veya membran füzyon inhibitörleri tarafından enfeksiyon bloke edilebilir. Viral proteaz inhibitörleri, viral RNA sentezini inhibe etmek için, polimeraz proteininin işelenmsine karşı kullanılabilir. Nükleosid inhibitörleri, konak hücreye zarar vermeden viral replikasyonu inhibe edebilir. Koronavirüslerin viral enfektivitesini aktive eden serin proteazlara karşı kullanılacak inhibitörler viral döngüyü engelleyebilir.
(Kilianski, A. et al (2014); Zhou, Y. et al (2015)); Bir seri konakçı proteazların, virüsün hücreye girmesini sağlayan S proteinini parçaladığı gösterilmiştir. Bunlar arasında cathepsin, furin and tripsin sayılabilir (Millet, J.K. et al (2015); Kilianski, A. et al (2014)). S proteini ayrıca tip II transmembran serin proteazı (TMPRSS2) içeren diğer konakçı proteazlar tarafından aktive olduğundan, bu enzim de bir antiviral ilaç hedefi olarak kabul edilir. (Kilianski, A. et al (2014); Li, F.et al (2019)).

Lopinavir/ritonavir proteaz inhibitörü kombinasyonu MERS-CoV tedavisi için en yaygın denenen yöntem oldu. Lopinavir/ritonavirin preklinik olarak başarılı değerlendirilmesinin ardından ilave interferon-beta1b kombinasyonun klinik değerlendirmesi önerildi (Chan, J.F. et al (2015; Arabi, Y.M. et al (2018)).

Lopinavir ve ritonavir kombinasyonu zaten mevcut olduğundan Wuhan, Çin’de erken SARS-CoV-2 ile enfekte hastaların tedavisinde randomize kontrollü bir çalışma COVID-19 için kombinasyonun etkinliğini ve güvenilirliğini değerlendirmek üzere hızla başlatıldı (Huang, C. et al (2020)).

RNA-yönlendirilmiş RNA polimaraz (RdRp) inhibitörü remdesivir showed broad-spectrum antiviral koronaviruse karşı geniş-spektrumlu antiviral bir aktivite gösterdi ve hem hayvan orijinli hem de kültürdeki virüslerin replikasyonunu inhibe etti. (Sheahan, T.P. et al (2017; Sheahan, T.P. et al (2020); Wang, M. et al (2020)). Şubat ayı sonlarında ABD NIH, COVID-19 teşhisi konan hastanede yatan yetişkinlerde remdesivirin güvenliğini ve etkinliğini değerlendirmek için randomize, kontrollü bir klinik çalışmayı Omaha’daki Nebraska Üniversitesi Tıp Merkezi’nde başlattı.

A ve B influenza tedavisinde kullanım için onaylanmış bir nükleosid analogu olan Favipiravir, Covid-19 salgında kullanım için potansiyel geniş spektrumlu bir antiviral olarak tanımlanmıştır. Remdesivir gibi, favipiravir çeşitli RNA virüslerinin RdRp’larını inhibe eder; Influenzaya ek olarak favipiravir, sarı humma virüsü, Ebola virüsü, norovirüs ve chikungunya virüsü için de kullanılmıştır (Li, G. et al (2020)).

Diğer potansiyel antiviral ilaç hedefleri, virüsün konakçı hücrelerden salınmasını sağlayan; virüs girişi, montajı ve ekzositozu içerir. Bununla birlikte, viral hedeflerin iyi anlaşılmasına ve in vitro ve hayvan modellerinde potansiyel antiviral ajanların tanımlanmasına rağmen, bu bulgular insanlarda etkinliğe dönüşmemiştir. (Zumla, A. et al (2016); Chen, Y. et al (2020)).

Monoklonal Antikorlar
Monoklonal antikorlar (MAb) ortaya çıkan hastalıklara karşı genellikle ilk başvurulan savunma hattıdır. Kemirgenlere ait, kimerik ve tamamen insan antikorları dahil nötrleştirici MAb’lar test edildi; İnsandan gelen MAb’lar azaltılmış immünojenisiteleri nedeniyle tercih edilir. (Jin, Y. et al (2017)).

Dana-Farber Kanser Enstitüsü (Harvard Üniversitesi)’ndeki bilim adamları, SARS-CoV enfeksiyonunu engelleyebilen bir antikorun insandan izole edildiğini bildirdi . 80R adı verilen antikor, virüsün hücrelere yapışmasını sağlayan sivri uçlu (Spike, S) glikoproteinini hedefler ve virüsün ACE2 reseptörlerine bağlanmasını engeller. Antikor, hayvan modellerinde test edildi ve akut akciğer hasarına karşı koruduğu saptandı. Böyle bir antikorun, SARS-CoV enfeksiyonunun erken tedavisi için pasif aşılamada kullanılması öngörülüyor (Sui, J. ve ark. (2004); Cleri, D.J. ve diğerleri (2010)). Bununla birlikte, daha sonraki çalışmalar, antikorun geniş ölçüde koruyucu olmadığını, 2003-2004 SARS-CoV salgını ile ilişkili farklı bir SARS suşuna karşı etkisiz olduğunu gösterdi (Cleri, D.J. ve diğerleri (2010)).

Ulusal Kanser Enstitüsü’ndeki (NCI) araştırmacılar, 80R’a göre iki yeni antikorun ACE2 reseptörü için yüksek afiniteye sahip olduğunu rapor ettiler. Araştırmacılar, M396 ve S230.15 olarak adlandırdıkları bu monoklonal antikorların (MAb’ler), modelleme çalışmalarında tüm SARS-CoV izolatlarını etkisiz hale getirdiklerini gösterdiler (Zhu, Z. ve diğerleri (2007)).
ABD’li ve Çinli araştırmacılar, monoklonal antikorlar kullanarak Ortadoğu Solunum Sendromu (MERS) koronavirüsünün nötralizasyonunu sağladılar. Geniş bir muhtemel antikor kütüphanesi taranarak MERS-CoV’in sivri uçlu glikoprotein reseptörünü (CD26 / DPP4) hedef alan üç MAb in vitro olarak tanımlandı. MAb m336,virüsü olağanüstü bir şekilde etkisiz hale getirdi ayrıca reaktif olarak büyük bir potansiyele sahip olduğunu ve MERS-CoV aşılarının geliştirilmesini kolaylaştırmak için terapötik bir aday olduğu bildirdi (Ying, T. ve diğerleri (2014)). Japon araştırmacılar ayrıca MERSCoV için anti-CD26 MAb’yi araştırdı ve insan için uyarlanmış MAb YS110’un umut vaat rapor etti.(Ohnuma,K. ve ark. (2013)).

İnterferonlar
Doğal interferon yanıtı dahil olmak üzere, konakçı immün yanıtı; viral replikasyonun kontrolü için çok önemlidir. Koronavirüsler bağışıklık sisteminden kaçınmak için bu yanıtı baskılarlar.
Bununla birlikte, koranavirüslere karşı interferonlar, özellikle rekombinant formlarları kullanılabilir (Zumla, A. ve ark. (2016)). İnterferon-beta, interferon-alfa ve interferon-gama’nın antiviral aktivitesi hastalardan izole edilen SARS-CoV suşlarında değerlendirildi ve Vero ve Caco-2 hücre hatlarında çoğaltıldı (Hensley, L.E. ve diğerleri (2004)). IFN-beta, her iki hücre hattındada SARS-CoV replikasyonunu inhibe eden iyi bir antiviral aktivite gösterdi. IFN-alfa da aktifti, ancak IFN-beta’dan 50 ila 90 kat daha düşük bir duyarlılık indeksi gösterdi. IFN-gamma bir hücre hattında IFN-alfa’dan biraz daha fazla aktif iken başka bir hücre hattında hiç etki göstermedi (Cinatl, J. ve ark. (2003)). In vitro olarak, interferon alfa ile tedaviye, MERS-CoV’nin SARSCoV’dan 50 ila 100 kat daha duyarlı olduğu gösterilmiştir (Abdel-Moneim, A.S. (2014)).

Bir çalışma, Klinik olarak onaylanmış 19 antiviral ilacı arasında, Alferon N’nin (interferon alfa-n3) SARS-CoV’ye karşı en güçlü antiviral aktiviteye sahip olduğunu gösterdi. (Tan, E.L. ve diğerleri (2004)).

Kortikosteroidler
Çin hükümeti, hepatit B için kullanılan bağışıklık sistemini güçlendirici etkiye sahip SciClone’s Zadaxin (timozin alfa 1)’nin SARS salgını sırasında kullanılmasına onay verdi. Zadaxin, vücuda enfeksiyon ile savaşma yeteneği kazandırıp, beyaz kan hücrelerinin üretimini sağlıyor. Her ne kadar ürünün SARS tedavisi üzerindeki etkinliği hakkında kesin veri mevcut olmasa da, bu ve diğer bulaşıcı enfeksiyonlar için bazıları tarafından umut verici bir tedavi yöntemi olarak kabul edililiyor(Goldstein, A.L. ve diğerleri (2009)).
Hepatit koronavirüsleri ile enfekte olan farelerde, Ribavirin proinflamatuar (yangıya sebep olan) sitokinlerin salınımını azaltır ve aynı zamanda bir immünomodülatör görevi de görebilir (Peiris, J.S. ve ark. (2003)). In vitro çalışmalar diğer virüsleri inhibe eden ribavirinin ,SARS-CoV replikasyonunu inhibe etmek için yeterli olmadığını gösterdi (Normile, D. (2003)). Bu nedenle, Ribavirin’in faydası onun immünomodülatör aktivitesinden kaynaklanmış olabilir (Mazzulli, T. ve diğerleri (2004).

Kaynak
Disease Briefing:Coronaviruses, Cortellis – Clarivate Analytics. (Tüm referanslar için dosyanın PDF’sine bakınız)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder