Alzheimer
hastalığı bir çeşit sinir hasarı olup, ortaya çıktığı insanlarda gittikçe
ağır bir vaka olarak seyreder ve en önemli belirtileri gittikçe ağırlaşan
hafıza ve bilinç kaybıdır. Hastalığın büyük ölçüde genetik temelli olduğu ve
birçok genle ilişkili olduğu sanılmaktadır. Patolojik bulguların en önemlisi,
beyin hücreleri olan nöronlarda (sinir hücreleri) amiloid proteininin birikmesi
ve bu hücrelerin elastikiyetini (ve dolayısı ile sinyal akışını) kaybetmesine sebep
olmasıdır.
Son çalışmalar, boy problemi olan ve bu nedenle “büyüme hormonu”
tedavisi gören çocukların küçük bir kısmında 40-50 yaşlarına vardıklarında Alzheimer
belirtileri olduğunu göstermiştir. Bu hormon, 1980’den önce kadavralar
kullanılarak beynin alt tarafında yer alan hipofiz (pituitar) bezinden
saflaştırılıyordu. Ancak, bu saflaştırma sırasında hormonun insanlarda Creutzfeldt–Jakob hasatlığına sebep olan “prion” proteinleri ile
kirlendiği (kontaminasyon) ve bunun sonucu hormon tedavisi görenlerde amiloid
plakaların yapılmasının tetiklediği düşünülmektedir.
Bilindiği gibi enfektif prionlar, beyindeki normal prion proteinlerini de
enfektif prionlara dönüştürürler. 1980’lerde Avrupa’yı (özellikle İngiltere)
kasıp kavuran, prionların sebep olduğu ve hayvanların beyinlerini sünger gibi
delik-deşik ettiği “deli dana hastalığı”nı birçok insan hatırlıyordur. Creutzfeldt–Jakob hasatlığı deli dana hastalığının insanlardaki
şeklidir.
Alzheimer
hastalığında, amiloid yığılmasının hormon tedavisi sırasında prionlarla
kontamine olan hormondan kaynaklandığı düşünülmektedir. Hastalığın hormon tedavisi
sonrası belirtilerini göstermesi (inkübasyon süresi) yaklaşık 5- ila 40 yıl
arasında değişmektedir.
Bu çeşit bir
bulaşmanın (yani prion bulaşması) cerrahi aletler ve kan yolu ile hormon
tedavisi görmeyen insanlarda da olabileceği ihtimaller arasındadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder