Scientia, Fortitudo et Virtus (Bilgi, Cesaret ve Fazilet)

14 Nisan 2020

Virüsü Çin’den COVID-19’un ilacı da Çin’den mi olacak?

SARS-CoV-2 (2019-nCoV) Tespit Kitleri, Antijenleri, Antikorları ve Proteinleri

Koronavirüsler pozitif ifadeli tek sarmallı RNA virüsleridir. İnsanları enfekte ettiği bilinen yedi tip koronavirüs vardır. Bu virüslerle enfekte olan hastalarda çeşitli şiddette solunum semptomları gelişir. HCoV-229E ve HCoV-OC43ilk yıllarda keşfedilen iki koronavirüs olup, yaygın soğuk algınlığına neden olur.
Diğer beş koronavirüs, potansiyel olarak ölümcül olabilen daha şiddetli solunum yolu enfeksiyonuna yol açar. 2000 yılından bu yana, koronavirüslerin neden olduğu dünya çapında üç büyük sağlık krizi, 2003 SARS salgını, 2012 MERS salgını ve 2019 COVID-19 salgınıdır. Bu salgınlar sırasında binlerce insan öldü, ancak şaşırtıcı bir şekilde aşı, tedavi veya teşhis yapılmadı. COVID-19’un patlak vermesi, bu virüslerin biyolojisini anlamak ve enfeksiyonları önleme ve tedavi etmenin yollarını bulma konusunda biyomedikal camianın uyanışı ve ciddi bir çaba göstermesine yol açtı.
1
Yeni tanımlanan koronavirüs SARS-CoV-2 (2019-nCoV), dünya çapında 240.000’den fazla insanda pnömoniye (COVID-19) yol açtı. Bu yeni virüs, SARS-CoV (2003) ve MERS-CoV (2012) ‘yi de içeren Betacoronavirus cinsine aittir. Diğer tüm koronavirüslerde olduğu gibi, SARS-CoV-2 (2019-nCoV) genomu başak proteini (S, Spike), zarf proteinini (E), membran proteini (M) ve nükleokapsid proteinini (N) kodlar.
Başak proteini (Spike yani S-proteini) reseptör bağlanması ve membran füzyonuna (kaynaşmasına) aracılık eder. Spike proteini, S1 ve S2 olmak üzere iki alt birim içerir. S1, hücre yüzeyi reseptörünün tanınmasından ve bağlanmasından sorumlu olan bir reseptör bağlanma alanı (RBD, Reseptör Bağlanma Domeyni) içerir. S2 alt birimi, membran füzyonu için gerekli diğer temel elementleri içeren yapının “gövdesidir”. Spike proteini, antikorları ve aşıları nötralize etmek için ana hedeftir. SARS-CoV-2’nin insan ACE2 reseptörü ile etkileşim yoluyla solunum epitel hücrelerini enfekte edebileceği bildirilmiştir. Gerçekten de, rekombinant Spike proteininin rekombinant ACE2 proteini ile bağlanabildiği gösterilmiştir.
3
Spike proteini (Detay)
Coronavirus Spike proteini, sınıf I viral bir füzyon proteinidir ve konukçu reseptöre bağlanmaya aracılık eder. Bol miktarda N-glikozile edilmiş S proteininin boyutu değişik CoV türleri arasında önemli ölçüde değişiklik (1100 ila 1600 amino asit ve yaklaşık 220 kDa’ya varan kütlesi). S proteininin üç alt birimi, CoV partikülünün membran yüzeyini süsleyen 18-23 nm uzunluğunda, saksı şeklinde sivri uçları oluşturur. Spike proteini, antikor ve aşılar için ortak hedeftir.
cov
Spike proteini işlevsel olarak farklı iki alt birime ayrılabilir: küresel S1 alt birimi reseptör tanıma ile ilişkili iken, S2 alt birimi membran füzyonunu kolaylaştırır ve S’yi viral membrana tutturur. S1, S proteininin geniş reseptör bağlanma alanını, S2 ise başak molekülünün sapını oluşturur. Betacoronavirüs başak proteinlerinin S1 alt birimi, çok alanlı bir mimari sergilemektedir ve yapısal olarak A ve B bölgelerinin bir RBD olarak işlev görebileceği dört farklı (A-D) bölgesinde yapısal olarak düzenlenmiştir.
u41Virüsün hücre füzyonunu kolaylaştıran anahtar protein segmentlerini içeren S2 alt birimi yüksek oranda korunmuştur. Bunlar arasında füzyon peptidi, iki heptad (7’li) tekrar bölgesi (HR1 ve HR2) ve farklı cinsler arasındaki CoV türleri arasında iyi korunmuş membran geçişli alanlar yer alır. SARS-CoV-2’nin S geni, diğer CoV’lerle kıyaslandığında oldukça farklıdır. RaTG13’ye % 93.1’lik nükleotid benzerliği varken, diğer SARSr-CoV’lere nükleotid benzerliği % 75’in altınadır. SARS-CoV ile karşılaştırıldığında, SARS-CoV-2’deki en büyük değişiklik N-terminal bölgesindeki fazladan üç kısa parçanın olması ki bunlar siyalik asit bağlanma aktivitesine yol açabilir ve reseptör bağlanma motifindeki beş temel amino asitten dördünün değişmiş olmasıdır. 
Spike- Reseptör Etkileşimi
Koroanvirüs başak glikoprotei üzerinde yapışan çalışmalar, hem N-terminal bölgesi (NTR, beta-CoV’te A domeyni) hem de S1’in C-terminal bölgesinin (beta-CoV’de B, C ve D domeynlerini içeren CTR) konakçı reseptörüne bağlanmak için RBD’ler olarak işlev görebileceklerini gösterdi. Alfa ve betacoronavirüslerin CTR’sinin sadece protein reseptörlere bağlandığı görülmüştür.
u54
Nükleokapsid Protein (N-protein) koronavirüste en bol bulunan proteindir. N-proteini oldukça immünojenik (antijenik) bir fosfoproteindir ve normalde çok korunmuştur. Koronavirüsün N proteini genellikle teşhis tahlillerinde bir belirteç (marker) olarak kullanılır.
Virion oluşumu sırasında, N proteini viral RNA’ya bağlanır ve sarmal nükleokapsidin oluşumuna yol açar. N proteinin bolluğu ve yüksek hidrofilikliğinin (suda kolay erimesinin), koroanvirüs enfeksiyonundan sonra güçlü bağışıklığa katkıda bulunduğu düşünülmektedir.
Nükleokapsid Protein Fonksiyonu
N proteini, nükleokapsidde bulunan tek proteini oluşturur. Her ikisi de RNA’yı in vitro bağlayabilen iki ayrı domeynden [N-terminal domeyn (NTD) ve C-terminal domeyn (CTD)] içerir, ancak her domeyn RNA’yı bağlamak için farklı mekanizmalar kullanır.
N proteini de ağır fosforile edilimiştir ve fosforilasyonun, viral ve viral olmayan RNA’ya karşı afiniteyi arttıran yapısal bir değişikliği tetiklediği ileri sürülmüştür.
N proteini, viral genomu ip üstündeki boncuklar misali bir yapıya dönüştürür. N proteini için iki spesifik RNA substratı tanımlanmıştır; TRS’ler ve genomik paketleme sinyali. Genomik paketleme sinyalinin spesifik olarak ikinci veya C-terminal RNA bağlama domeynine bağlandığı bulunmuştur.
N proteini ayrıca replikaz kompleksinin önemli bir bileşeni olan nsp3’e ve M proteinine de bağlanır. Bu protein etkileşimleri muhtemelen viral genomun replikaz-transkriptaz kompleksine (RTC) bağlanmasına yardımcı olur ve daha sonra kapsüllenmiş genomu viral partiküllere paketler.
Sino Biological. Inc.: Virüsün ilk ilacı da Çin’den mi olacak?
15459466262201375536
Sino Biological. Inc.
Bu mücadeleyi desteklemek için Sino Biological, bilinen tüm insan koronavirüslerinden önemli proteinler de dahil olmak üzere kapsamlı bir rekombinant viral antijen paneli geliştirdi.
Sino Biological, dünya çapında SARS-CoV-2’nin rekombinant proteinlerini sunan ilk şirkettir. Sino Biological Inc., SARS-CoV-2 için teşhis kitleri ve antikorları içeren araştırma reaktifleri paneli geliştirmiştir: Bunlar arasında rekombinant antijenler (N proteini, S proteini ve onun S1 ve S2 altbirimleri ile RBD domeynleri dahil) antikorlar, antijen saptama kitleri ve genler sayılabilir. Bu reaktiflerden bazıları Çin’de Ulusal Tıbbi Ürünler Yönetimi (NMPA) onaylı COVID-19 teşhis kitlerini üretmek için kullanılmıştır. Sino Biological, ayrıca Bill & Melinda Gates vakfından COVID-19’un kolloid altın ve ELISA tabanlı tanı için destek almıştır. Fon, SARS-CoV-2’nin (2019-nCoV) hızlı ve yüksek verim tespiti için gerekli anahtar antijen ve antikor reaktiflerinin geliştirilmesi için kullanılacak.

24 Mart 2020

COVID19’a yakalanıp iyileşirseniz ne olacağı hakkında konuşalım

COVID19’a yakalanıp iyileşirseniz ne olacağı hakkında konuşalım. Hastalığa karşı bağışık mısın? Bağışıklık ne kadar sürer? Ve bu hayatınız ve toplumumuz sağlığı ve ekonomisi için ne anlama geliyor?
Nicholas A. Christakis, @NAChristakis (Twitter) 
Sterling Professor of Social & Natural Science at Yale. Physician. Author of “Blueprint: The Evolutionary Origins of a Good Society”.
Geçmiş pandemilerden yola çıkarsak muhtemelen insanların %40 kadarı önümüzdeki 2-3 yıl içinde COVID19’a maruz kalacaktır. Herkes hastalığa yakalanmayacak. Yaklananların sadece bir kısmı (muhtemelen <% 1.0) ölecektir. Gerisi iyileşecek. Ve neredeyse herkes bağışıklık kazanacak. Ancak bu bağışıklığın ne kadar süreceğini bilmiyoruz. Bazı hastalıklara (çocuk felci veya su çiçeği gibi), hayatımız buyunca bağışık kalırız. Ama diğerleri için durum böyle değil. Bu, bağışıklık biliminin karmaşık bir alanıdır. Bunu çözmek için, birçok kişinin tartıştıklarından farklı bir teste ihtiyacımız var. Çoğu insan, hastaların koronavirüs RNA’sına sahip olup olmadığını tespit eden rRT-PCR analizlerini tartışıyor. Ancak bu sadece SARS-CoV-2’nin kendisini tespit etmek içindir (yani şu anda enfekte olan insanlar için geçerlidir)
1 covid-virus
Çinli bilim adamları, SARS-CoV-2’nin için Ocak ayı başında testler geliştirdi: https://sciencemag.org/news/2020/02/labs-scramble-spot-hidden-coronavirus-infections Bu makale, ABD’nin o zamanlar bile testlerdeki gecikmesini gösteriyor. (Bu arada, Çinli bilim adamlarının fotoğrafta sahip olduğu koruyucu ekipmanları kıskanıyorum, ama bu işin başka yönü). COVID19’unuz varsa ve artık semptomlarınız yoksa, viral RNA için mevcut test size hiçbir şey söylemeyecektir. Kendi vücudunuzun virüse karşı yaptığı “antikorları”  ölçen “serolojik” test adı verilen farklı bir teste ihtiyacımız var demektir.
2 covid-spikes
İnsanlar SARS-Cov-2 gibi bir enfeksiyon kaptığında, istilacı bileşenlere, özellikle virüsün yüzeyindeki proteinlere karşı antikorlar yapar. Bu antikorlar, virüsü nötralize edebilir ve ayrıca tekrar enfekte olmamızı engeller. SARS-CoV-2’ye karşı insan antikorları için önemli bir hedef (bu hedeflere “antijen” diyoruz), virüs yüzeyinde bulunan “başak ya da çıkıntı proteini”dir.
200324_coronavirus_update
Virüs için ihtiyacımız olan “serolojik” testler, bu tür viral antijenlere karşı insan antikorlarını saptar. Yani bu durum, virüsün varlığından ziyade virüse cevabımızın bir testidir. Bilim adamları bu testleri yıllardır mükemmelleştirdiler (örn., Https://academic.oup.com/aje/article/91/6/585/213597).
20200314_FBD001
SARS-CoV-2 antikorları için ilk test 4 Şubat’ta ortaya çıktı: https://tandfonline.com/doi/full/10.1080/22221751.2020.1729071. Hem IgM ve IgG (iki farklı antikor tipidir, üçüncüsü IgA’dır)’lerin sıfırıncı gündeki seviyeleri ya çok düşük veya saptanamaz düzeyde idi, ancak hemen hemen tüm hastalarda (N = 16) 5. güne kadar arttı.
Coronavirus, virus which causes SARS and MERS
Singapur’daki bilim adamları, Şubat ayında da bir antikor testi uyguladılar. https://sciencemag.org/news/2020/02/singapore-claims-first-use-antibody-test-track-coronavirus-infections Birçok grup, büyük ticari ve klinik değere sahip olacak testler oluşturmak için yarışıyor. Virüse karşı antikorlar seviyemiz sıfır ile yüksek seviyeler arasında ölçülebilir.
virus-4051654_960_720-620x324
Bu arada, aşı yapma yollarımızdan bir insanlara virüsün bulaşıcı olmayan küçük bir kısmını vererek bağışıklığımızı yapay olarak uyarmaktır. Böylece vücudumuzda antikorlar oluşur ve daha sonra ortaya enfeksiyonlarla savaşırlar. Dolayısı ile aşı, taklit edilmiş bir enfeksiyondur.
SARS-CoV-2 çok “immünojenik” olduğu için şanslıyız. Yani bağışıklık sistemimiz virüsü çok tahriş edici buluyor ve buna karşı güçlü bir bağışıklık tepkisi oluşturabiliyor. Lanet virüs.
unnamed
Serolojik testlerin geliştirilmesi aslında ulusal ve uluslararası bir öncelik olmalıdır. Birçok sebepten ötürü. ABD, COVID19’un akut fazı için RNA testi eksikliği yaşamamak için bir fırsata sahiptir. Bağışıklık ve kimin bağışıklık olduğunu bilmek hepimizin yararına olduğu için, test ücretsiz olmalıdır ve sigorta kapsamına alınmalıdır (mevzuata ihtiyacımız var): https://medrxiv.org/content/10.1101/2020.03.17.20037713v1 https://twitter.com/florian_krammer/status/1240432285184405505?s=20 https://medrxiv.org/content/10.1101/2020.03.17.20037713v1
corona-shutter-2_16_9_1584710988-880x495
B çalışmalarda sunulan deneyler o kadar hassastırlar ki, belirti başladıktan 3 gün sonra virüsü tespit edilebilir. Analizler başka bir şey de gösteriyor: insanlar bu virüse daha önce rastlamamış gibi görünüyor. Hepimiz “immünolojik olarak naifiz”. Doğal bağışıklığımız yok. Bu durum, virüsün neden bu kadar hızlı yayıldığını ve pandemi haline geldiğini açıklıyor. Türümüzde çok az (eğer o da varsa) virüslere karşı doğal dalgakıran vardır.
26VIRUS-TRANSMISSION-jumbo
Önceki araştırmalardan, viral antijenlere karşı antikorların bizi bağışık hale getirdiğini biliyoruz, ancak bağışıklığın ne kadar süreceğini henüz bilmiyoruz (bunu öğrenmek için takip süresi gerekecektir ve hala sadece salgının başındayız). Bu nedenle, SARS-CoV-2 gibi yeni bir koronavirüsün bağışıklık süresini bilmek çok zordur. Sadece ‘beklemeli ve görmeliyiz’. Bu ifadeyi, COVID19 için çok sık kullanıyorum ve hepimiz için çok sinir bozucu olduğunun farkındayım.
Ancak, hastalık başlangıcından bu yana geçen ilk 40 gün boyunca COVID19’un “erken” bağışıklık sürecini zaten biliyoruz. https://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=3546052
nCov19
173 hastada  antikor, IgM ve IgG için “serolojik dönüşüm” 11, 12 ve 14 günde görüldü. İlk 7 günde antikor varlığı <%40 iken, 15. günde hızla %100, %94 ve %80’e yükseldi, Buna karşılık viral RNA 7. günden önce %67 iken,  15 ila 39. Günler arasında  % 46’ya düştü.
Bununla birlikte, diğer koronavirüslere bakarak ve daha uzun takiple COVID19 için olası bağışıklık süresi hakkında bir şeyler öğrenebiliriz. Geçmişteki bilim ve bilgiye dayanarak bunu tahmin edebiliriz.
coronavirus
“Farklı” bir koronavirüs ile “kasıtlı olarak” enfekte olmuş 15 gönüllüden oluşan klasik bir 1990 çalışmasında, bir yıl boyunca bağışıklık izlendi. Bağışıklık 2 haftada maksimuma ulaşmış ve bir yıl sonra ortadan kalkmıştı. https://ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC2271881/pdf/epidinfect00023-0213.pdf
Şaşırtıcı bir şekilde, 9 gönüllü, virüse ‘yeniden meydan okumak’ için ikinci kez laboratuvara döndü! Antikor titreleri azalmış olmasına rağmen, hala bazı bağışıklıkları vardı, çünkü 9’undan sadece 6’sı yeniden enfekte oldu ve hiçbiri hastalık belirtisi göstermedi. Yani, bu harika birşey!
coronav-proteins
Ancak, henüz soğuk algınlığı için bile aşıya sahip olmadığımızı düşünürsek, COVID19 için bir aşı geliştirmenin çok zor olabileceğini tahayyül edebilirsiniz.
Serolojik testler COVID19’un akut (şiddetli) fazında bile önemlidir, çünkü virüsün kendisi için testler yanlış negatif olabilir (birçok klinik ve teknik nedenden ötürü). Virüse karşı antikorları tespit etmek bize bu küçük şeytanları tespit etmek için başka bir yol sunuyor. Salgın ilerledikçe, iyileşmiş ve bağışıklık olasılığı yüksek olan kişileri tanımlamak için mümkün olduğunca çok insan üzerinde serolojik testler (kan alarak) yapmak isteyeceğiz. Bu ulusal bir öncelik olmalıdır. SARS-CoV-2 için bu tür serolojik testlere dayanarak bağışık olduğu bilinen insanlar artık bulaşıcı değildir (temel olarak virüsü yayamazlar) ve işe, okula vb. geri dönebilirler ve sağlık çalışanları için çok değerlidirler.
TIME_17022020
Bu şu demektir: COVID19’a karşı bağışık olduğunuzda, işinize devam edebilir ve ekonominizi iyileştirmeye katkı sunabilirsiniz. Bu tür insanların sayısı arttıkça, viral iletim engellenecek ve hepimize yardım ederek topluma “sürü bağışıklığı” da kazandıracaktır! Bu arada, bir evdeki bir kişinin mevcut RNA testine dayanan COVID’i biliniyorsa ve şimdi iyileşmişse, onun artık bağışık olduğu söylenir ve gündelik işine dönebilir.
3 covid-ace2-wide
Serolojik testler de önemlidir. Çünkü belirtiler olmadan veya minimal belirtilerde enfekte olan ve iyileşen insanların gerçek durumlarını belirlemeye yardımcı olurlar. Bu, COVID19 enfeksiyondan ölüm oranını hesaplamak için çok önemlidir: https://washingtonpost.com/opinions/2020/03/06/why-its-so-hard-pin-down-risk-dying-coronavirus/
corona-shutter-2_16_9_1584710988-880x495
Bir insanın örnek olabilecek yaygın bir serolojik testine sahipseniz, SARS-COV-2’ye zaten maruz kalmış insan sayısını hesaplayabilirsiniz (yani aşı olmadan doğal olarak bağışıklık sahibi). Enfeksiyondan ölüm oranının korktuğumuzdan çok daha düşük olduğunu görebiliriz. Hatta, bağışık olan insanların verdiği kandan elde ettiğimiz serumdan antikorlar bile elde edilebilir ve COVID19’lu ciddi hasta insanlar için bir tedavi olarak kullanabiliriz (bu tedavi başka sorunlara neden olabilir, ancak bu başka bir hikaye).
Serum kullanarak bir hastadan diğerine ‘pasif antikor transferi’ ile COVID19’u tedavi etmek için birçok olası stratejinin güzel bir biyolojisi burada verilmiştir: https://ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC7029759/ pdf / f1000arama-9-24634.pdf

SARS-CoV-2 (Wuhan-Hu-1, tüm genom)

SARS-CoV-2 (Wuhan-Hu-1, tüm genom)Sars-CoV-2
29903 bp ss-RNA Lineer
Enes Gültekin, Hikmet Geçkil


Detaylar için LINK

Coronavirüs’e Karşı Savaş: Liderlikten Yoksun Bir İnsanlık

YUVAL NOAH HARARI 15 Mart 2020, Time Magazine
Noah Harari, tarihçi, filozof ve en çok satan “Sapiens”, “Homo Deus” ve “21. Yüzyıl için 21 Ders”’in yazarıdır.
Çeviri: Enes Gültekin (Yüksek Lisans Öğrencisi), Düzeltme: Hikmet Geçkil (Öğretim Üyesi)
Birçok insan koronavirüs salgını için küreselleşmeyi suçluyor ve bu tür salgınları önlemenin tek yolunun dünyayı küreselleşmekten kurtarmak olduğunu söylüyor; duvarlar inşa edin, seyahati kısıtlayın, ticareti azaltın. Bununla birlikte, salgınları durdurmak için kısa süreli karantina gerekli olsa da, uzun vadeli izolasyon bulaşıcı hastalıklara karşı gerçek bir koruma sağlamayacağı gibi ekonomik çöküşe yol açacaktır. Tam tersi. Salgının gerçek panzehiri ayrışma değil, küresel işbirliğidir.
Salgınlar, küreselleşme çağından çok önce milyonlarca insanı öldürdü. 14. yüzyılda uçaklar ve yolcu gemileri yoktu, ancak Kara Ölüm on yıldan kısa bir süre içinde Doğu Asya’dan Batı Avrupa’ya yayıldı. Avrasya nüfusunun dörtte birinden fazlasına denk gelen 75-200 milyon arasında insanı öldürdü. İngiltere’de on kişiden dördü öldü. Floransa şehri 100.000 nüfusunun 50.000’ini kaybetti.
Mart 1520’de tek bir çiçek hastalığı taşıyıcısı Francisco de Eguía Meksika’ya ayak bastı. O sırada Orta Amerika’da tren, otobüs ve hatta eşek yoktu. Ancak bir çiçek hastalığı salgını, Orta Amerika’nın tamamını harap etti ve bazı tahminlere göre nüfusun üçte birine kadarını öldürdü.
1918’de özellikle virülan bir grip türü birkaç ay içinde dünyanın en ücra köşelerine yayılmayı başardı. O zamanlar, insan nüfusunun dörtte birinden fazlası olan yarım milyar insanı enfekte etti. Pandemik, bir yıldan az bir sürede belki de 100 milyon kadar insanı öldürdü. Yani dört yıl süren vahşi Birinci Dünya Savaşı’ndan daha fazla insan öldürdü.
1918’den bu yana geçen yüzyılda insanlık, artan nüfus ve daha iyi ulaşımın bir kombinasyonu nedeniyle salgınlara karşı daha savunmasız hale geldi. Tokyo veya Mexico City gibi modern bir metropol, ortaçağ Floransa’dan virüsler için çok daha zengin salgın yerleri sunar ve virüsün küresel ulaşım ağı bugün 1918’den çok daha hızlıdır. Bir virüs, Paris’ten Tokyo’ya ve Mexico City’ye 24 saatten daha kısa bir sürede girebilir. Bu nedenle, bazılarına göre bir ölümcül vebanın ardından başka bir enfeksiyon cehennemi yaşayacağımız sanılıyordu.
Bununla birlikte, salgınların görülmesi ve etkisi aslında dramatik bir şekilde azalmıştır. AIDS ve Ebola gibi korkunç salgınlara rağmen, yirmi birinci yüzyılda salgınlar, Taş Devrinden bu yana önceki zamanlardan çok daha küçük bir oranda insanı öldürüyor. Bunun nedeni, insanların patojenlere karşı en iyi savunmasının izolasyon değil, bilgi olmasıdır. İnsanlık salgın hastalıklara karşı savaşı her zaman kazandı, çünkü patojenler ve doktorlar arasındaki silahlanma yarışında patojenler kör mutasyonlara, doktorlar ise bilginin bilimsel analizine güveniyor.
Influenza Camp in Maine1918’de hastalara “temiz hava tedavisi”nin uygulandığı bir grip kampı. Bettmann Archive/Getty Images
Kara Ölüm 14. yüzyılda ortaya çıktığında, insanlar buna neyin sebep olduğu ve bu konuda ne yapılabileceği hakkında hiçbir fikir sahibi değildi. Modern döneme kadar, insanlar genellikle öfkeli tanrılar, kötü niyetli şeytanlar veya kötü havadaki hastalıkları suçladılar ve hatta bakteri ve virüslerin varlığından şüphelenmediler bile. İnsanlar meleklere ve perilere inanıyorlardı, ancak tek bir damla suyun ölümcül yırtıcıların tüm bir donanmasını içerebileceğini hayal bile edemiyorlardı. Bu nedenle “Kara Ölüm” veya çiçek hastalığı ziyarete geldiğinde, yetkililerin yapmayı düşünebilecekleri en iyi şey, çeşitli tanrılara ve azizlere toplu dualar düzenlemekti. İşe yaramadı. Gerçekten, insanlar toplu dualar için bir araya geldiklerinde, genellikle kitle enfeksiyonları ortaya çıktı.
Geçen yüzyıl boyunca, bilim adamları, doktorlar ve hemşireler dünya çapında bilgi biriktirdiler ve birlikte hem salgınların arkasındaki mekanizmayı hem de bunlara karşı koymanın yollarını anladılar. Evrim teorisi, yeni hastalıkların neden ve nasıl patladığını ve eski hastalıkların nasıl daha öldürücü hale geldiğini açıkladıGenetik, bilim insanlarının, patojenlerin hastalık şifrelerini ortaya koymasını sağladı. Ortaçağ insanları Kara Ölüm’e neyin sebep olduğunu asla keşfetmezken, bilim insanlarının yeni koronavirüsü tanımlaması, genomunu sıralaması ve enfekte olmuş insanları tanımlamak için güvenilir bir test geliştirmesi sadece iki hafta sürdü.
Bilim adamları salgınlara neyin neden olduğunu anladığında, onlarla savaşmak çok daha kolay hale geldi. Aşılar, antibiyotikler, iyileştirilmiş hijyen ve çok daha iyi bir tıbbi altyapı, insanlığın görünmez avcılarına üstünlük sağlamasına izin verdi. 1967’de çiçek hastalığı hala 15 milyon insanı enfekte etti ve 2 milyonunu öldürdü. Ancak sonraki on yıl içinde küresel bir çiçek hastalığı aşılama kampanyası o kadar başarılıydı ki, 1979’da Dünya Sağlık Örgütü insanlığın kazandığını ve çiçek hastalığının tamamen ortadan kaldırıldığını ilan etti. 2019’da tek bir kişi çiçek hastalığı tarafından enfekte edilmedi veya öldürülmedi.
Global Travel Slows Significantly Due To Coronavirus Outbreak7 Mart’ta New York’taki John F. Kennedy Uluslararası Havaalanı’nda bir uluslararası gidiş terminali. Günler sonra, koronavirüs hakkındaki endişeler arttıkça Başkan Trump Avrupa’dan gelen yolcular için kısıtlamalar olduğunu açıkladı. Spencer Platt – Getty Images
Tarih bize şu anki Coronavirus salgını için ne öğretiyor?
İlk olarak, sınırlarınızı kalıcı olarak kapatarak kendimizi koruyamayacağımız görüldü. Salgınların, küreselleşme çağından çok önce, Orta Çağ’da bile hızla yayıldığını unutmayın. Yani İngiltere ile küresel bağlantılarınızı 1348’deki duruma getirseniz bile, bu hala yeterli olmaz. Kendinizi tecrit yoluyla korumak için ortaçağa gitmek yetmez. Tam Taş Devri’ne gitmelisin. Bunu yapabilir misin?
İkincisi, tarih gerçek korumanın güvenilir bilimsel bilginin paylaşılmasından ve küresel dayanışmadan geldiğini gösterir. Bir ülke bir salgına maruz kaldığında, ekonomik felaket korkusu yaşamadan salgın bilgilerini diğer ülkelerle dürüstçe paylaşmalı, kendini izole etmek yerine o ülkeye yardım eli uzatmalıdır. Bugün Çin, tüm dünyadaki ülkelere koronavirüs hakkında bazı önemli ders verebilir. Ancak bu, yüksek düzeyde uluslararası güven ve işbirliği gerektirir.
Etkili karantina önlemleri için de uluslararası işbirliğine ihtiyaç vardır. Salgın hastalıkların yayılmasını durdurmak için karantina ve korunma şarttır. Fakat ülkeler birbirlerine güvenmediğinde ve kendi başına kaldıklarını hissettiğinde, hükümetler bazı sert önlemleri almakta tereddüt ediyorlar. Ülkenizde 100 koronavirüs vakası tespit ederseniz, hemen tüm şehirleri ve bölgeleri kilitler misiniz? Büyük ölçüde, bu diğer ülkelerden ne beklediğinize bağlıdır. Kendi şehirlerinizi kilitlemek ekonomik çöküşe yol açabilir. Diğer ülkelerin sizin yardımınıza geleceğini düşünürseniz, bu sert önlemi benimseme olasılığınız daha yüksek olacaktır. Ancak diğer ülkelerin sizi terk edeceğini düşünüyorsanız, çok geç olana kadar tereddüt edersiniz.
Belki de insanların bu tür salgınlar hakkında fark etmesi gereken en önemli şey, salgının herhangi bir ülkede yayılmasının tüm insan türlerini tehlikeye atığını anlamalarıdır. Çünkü virüsler çoğalır. Korona gibi virüsler, yarasalar gibi hayvanlardan kaynaklanır. İnsanlara geçtiklerinde, başlangıçta bu yeni konaklarına kötü adapte olurlar. İnsanlar içinde çoğalırken, virüsler bazen mutasyonlara uğrarlar. Çoğu mutasyon zararsızdır. Ancak arada sırada bir mutasyon, virüsü daha bulaşıcı, insan bağışıklık sistemine daha dirençli hale getirir ve virüsün bu mutant türü, insan popülasyonunda hızla yayılır. Tek bir kişi sürekli replikasyona uğrayan trilyonlarca virüs parçacığına ev sahipliği yapabileceğinden, enfekte olan her insan, virüslere adapte olabilmeleri için trilyonlarca yeni fırsatlar sunar. Her insan taşıyıcı, virüs için trilyonlarca piyango bileti veren bir kumar makinesi gibidir. Çoğalması için, virüsün sadece bir kazanan bilet çekmesi gerekir.
Bu sadece bir spekülasyon değil. Richard Preston’ın “Kırmızı ZondaKriz”i, 2014 Ebola salgını için tam da böyle bir olay zincirini anlatıyor. Salgın, bazı Ebola virüslerinin yarasadan insana geçmesiyle başladı. Bu virüsler insanları çok hasta etti, ama yine de yarasaların içinde yaşamaya insan vücudundan daha fazla adapte oldular. Ebola’yı nispeten nadir görülen bir hastalıktan öfkeli bir salgına dönüştüren şey, Batı Afrika’nın Makona bölgesinde bir yerde tek bir insana bulaşan bir Ebola virüsündeki tek bir gende tek bir mutasyondu. Mutasyon, Makona suşu adı verilen mutant Ebola suşunun insan hücrelerinin kolesterol taşıyıcılarına bağlanmasını sağladı. Enfekte olan insanlar kolesterol yerine artık Ebola’yı hücrelere taşıyorlardı. Bu yeni Makona türü insanlara dört kat daha bulaşıcıydı.
Bu satırları okurken, belki de benzer bir mutasyon, Tahran, Milano veya Wuhan’da bir kişiyi enfekte eden koronavirüsteki tek bir gende gerçekleşiyor olabilir. Eğer bu gerçekten gerçekleşiyorsa, bu sadece İranlılar, İtalyanlar ya da Çinliler için değil, sizin hayatınız için de doğrudan bir tehdittir. Dünyanın dört bir yanındaki insanlar, koronavirüse böyle bir fırsat vermemek için hummalı bir şekilde çalışıyor. Bu da her ülkedeki herkesi korumamız gerektiği anlamına geliyor.
1970’lerde insanlık çiçek virüsünü yenmeyi başardı çünkü tüm ülkelerdeki tüm insanlar çiçek hastalığına karşı aşılandı. Bir ülke bile nüfusunu aşılamazsa, insanlığın tamamını tehlikeye sokabilirdi, çünkü çiçek hastalığı virüsü bir yerde var olduğu ve evrildiği sürece, her zaman tekrar her yere yayılabilirdi.
Virüslere karşı mücadelede insanlığın sınırlarını yakından koruması gerekiyor. Ancak bu sınırlar ülkeler arasındaki sınırlar değil. Daha ziyade, insan dünyası ve virüs küresi arasındaki sınırı korumalıdır. Dünya gezegeni sayısız virüsle işbirliği yapıyor ve genetik mutasyonlar nedeniyle yeni virüsler sürekli gelişiyor. Bu virüs küresini insan dünyasından ayıran sınır, her insanın bedeninin içinden geçer. Tehlikeli bir virüs bu dünyanın herhangi bir yerinde sınıra nüfuz etmeyi başarırsa, tüm insan türlerini tehlikeye atar.
Geçen yüzyıl boyunca, insanlık bu sınırı daha önce hiç olmadığı kadar güçlendirdi. Modern sağlık sistemleri bu sınırda bir duvar görevi görecek şekilde inşa edildi. Hemşireler, doktorlar ve bilim adamları, virüslere karşı devriye gezen ve davetsiz misafirleri püskürten muhafızlardır. Ancak, bu sınırın uzun bölümleri acımasızca açık bırakılmıştır. Dünya genelinde temel sağlık hizmetlerinden bile yoksun yüz milyonlarca insan var. Bu hepimizi tehlikeye sokar. Ulusal anlamda sağlığı düşünmeye alışkınız, ancak İranlılar ve Çinliler için daha iyi sağlık hizmeti sunmak İsraillileri ve Amerikalıları da salgınlardan korumaya yardımcı olur. Bu basit gerçek herkes için açık olmalı, ancak maalesef dünyadaki en önemli insanlar bile bazen bunu görmezden geliyor.
Donald TrumpBaşkan Trump, 13 Mart’ta Washington DC, Beyaz Saray’da coronavirus hakkında bir haber konferansı sırasında ulusal bir acil durum ilan ettikten sonra podyumdan ayrılıyor. Alex Brandon — AP
Lidersiz Bir Dünya
Bugün insanlık sadece koronavirüs nedeniyle değil, aynı zamanda insanlar arasında güven eksikliği nedeniyle de akut bir krizle karşı karşıyadır. Bir salgını yenmek için insanların bilim uzmanlarına güvenmesi, vatandaşların kamu yetkililerine güvenmesi ve ülkelerin birbirlerine güvenmesi gerekir. Son birkaç yıldır sorumsuz politikacılar bilime, kamu otoritelerine ve uluslararası işbirliğine kasten zarar verdiler. Sonuç olarak, küresel liderlerden yoksun olmamız, bizi koordine edilmiş bir küresel tepkiye ilham verebilecek, örgütlenebilecek ve finanse edebilecek bu krizle karşı karşıya bıraktı.
2014 Ebola salgını sırasında ABD bu tür bir lider olarak hizmet etti. ABD, 2008 mali krizinde, küresel ekonomik krizi önlemede de benzer bir rol üstlendi. Ancak son yıllarda ABD, küresel lider rolünden istifa etti. Şu anki ABD yönetimi, Dünya Sağlık Örgütü gibi uluslararası organizasyonları desteklemedi ve dünyaya ABD’nin artık gerçek bir arkadaşı olmadığını, sadece çıkarları olduğunu açıkça belirtti. Koronavirüs krizi patladığında, ABD kenarda kaldı ve şimdiye kadar öncü bir rol almaktan kaçındı. Sonunda liderlik üstlenmeye çalışsa bile, mevcut ABD yönetimine duyulan güven o kadar aşındı ki, ancak sadece birkaç ülke ona güvenecekti. Sloganı “Önce Ben” olan bir lideri takip eder misiniz?
ABD’nin bıraktığı boşluk başka hiç kimse tarafından doldurulmadı. Tam tersi. Yabancı düşmanlığı, soyutlanma ve güvensizlik artık uluslararası sistemin çoğunu karakterize ediyor. Güven ve küresel dayanışma olmadan, koronavirüs salgınını durduramayacağız ve gelecekte bu tür salgınları daha fazla göreceğiz. Ancak her kriz bir fırsattır. İnşallah şu anki salgın, ayrışmanın akut tehlikesini insanlığa gösterir.
Salgın E.U. için altın bir fırsat olabilir ve son yıllarda kaybettiği popüleritesini yeniden kazanabilir. Üye ülkelere yardım etmek için hızlı ve cömertçe para, ekipman ve sağlık personeli göndernilir. Bu, Avrupa idealini herhangi bir politik konuşmadan daha iyi kanıtlar. Öte yandan, her ülke kendini savunmak için bırakılırsa, salgın Birlik için ölüm çanı olabilir.
Bu kriz anında, hayati mücadele insanlığın kendi içerisindedir. Bu salgın, insanlar arasında daha fazla muhaliflik ve güvensizlik ile sonuçlanırsa, virüsün en büyük zaferi olacaktır. İnsanlar kavga ettiğinde virüsler iki katına çıkar. Aksine, salgın küresel işbirliğini sağlarsa, sadece koronavirüse değil, gelecekteki tüm patojenlere karşı bir zafer olacaktır.
Telif Hakkı © Yuval Noah Harari 2020